Söz birliği Türk dilli medya forum gerekmektedir!!!
“Türkmedia” portalının təsisçisi Əsgər Umarov türkdillə dövlətlərin media qurumlarının inteqrasiyası və vahid forumun yaradılması ilə bağlı təkliflərlə çıxış edib. Lent.az saytı həmin təklifləri olduğu kimi oxuculara təqdim edir.
Eski çağımızdan bize ulaşan Yüce Türk Hanları Bilge ile Bumın’ın taşlara oyarak yazdıkları Deyimler – en önceki medyanın bir çeşidi olarak tanınmaktadır. Onlar deyimi dinlemiş ve deyime saygı duymuşlardır. Eğer kendi deyimlerini taşa oyarak yazdılarsa, onların sonraki kuşağa ulaşacağını pek ümit etmişlerdir. İşbu deyimlerde Türklük yüceliği kaybetmeden halkın birliği ile tarihi bilinci korumak emanet edilmiştir. Fakat ünlü Hanların (Kağanların) ümit ettikleri beklentileri karşılanmadı. Türk süper etnosu gruplara ayrılarak bir birine yabancı halklara çevirildi. Aslında yalnız kalanı düşman alır derler, bunların da çoğu büyük imparatorluklara tabi durumda kaldı. Hanlık yıkıldıktan sonraki türklerin tarihi ise kardeş kabilelerin bir birine düşman olarak bir birini katletici meydan savaşları ile ihanetlere dolu oldu. Bunların çoğu bazı birilerinin kışkırtmaları sebebi ile yer almış kavgalardır. Timurlenk (‘Topal Timur’) ile Bayezid’in arasında olan kavga, Kazak ve Bukar hanlığı arasında ve Bulgar ile Hazar arasında dökülen kanlar facia değildir de nedir? Bu tür olaylar sayısızdır. Bunların hepsisin sebebi de ‘Böl ve yönet’ dolandırıcı siyaseti idi. İşbu siyasetin sahipleri yangını kızıştırınca kardeş türkler bir birinden uzaklaşmaya başladı. Sonunda 20.Asrda sadece bir tek bağımsız türk devleti kaldı. O da – Türkiye idi.
Bilge Han’ın (Kağan) dediği deyim tam gerçekleşti:
Ben mülkiyetinde bir ülkesi var devlet idim,
O devlet ile onun şan ve şerefi nerede şimdi?
Ben, Han hükümeden bir halk idim,
Fakat o halk nerede şimdi?
Ancak her zaman türkler arasında kardeşliği, uyumu, halkların birliğini düşünenler olmuştur. Ve o düşünürler geçen hayatı geri getirmenin mümkün olmadığı bilmiş ve sadece elden geleni tarihsel hatıraları yeniden dirilterek, görüşü değiştirerek, bilince ışık yerleştirmeyi amaç bilmiştir.
Sözün yenilenmesi
Kırımlı ilk profesyonel türki – gazeteci İsmail Gaspıralı sözün yüce olduğunu tanımıştır. Sadece sözle, önemli ve anlamlı Söz aracılığı ile türk süper etnos bilincini yenilemenin mümkün olduğunu anlamıştır. Onun «Dilde, işte, fikirde - birlik» denen yargısı, genel türk entegrasyonunun sloganına dönüştü. İ. Gaspıralı kendi fikirlerini söz şeklinde bırakmadı, onları yerine getirerek te ispatladı. O türklere ortak olarak ‘Tercüman’ (yada ‘Tercüme’) gazetesini yayına çıkardı. Çünkü sadece ortak bir bilgi, ortak bir bilgi alanı Türk halklarını birleştirerek bir bütünün parçaları olduklarını hissettirebilirdi. Gaspıralı hayatta iken arzularına ulaşamadı. Fakat o manevi yönden birleşmenin basit bir sözle değil büyük bir harfle başlayan Sözün yüceliği ile gerçekleşeceğini ispatlamıştır. Atalarımız, ‘iyi bir söz – ruhun gıdasıdır’ diye boşuna dememiştir.
Gaspıralı’nın takipçileri olanlar da yok değildir. Örneğin, Mustafa Şokay türk göçmenlerine yönelik ‘Yaş Türkestan’ derneğini çıkardı ve birkaç gazeteciler bir araya gelerek Türkistan lejyonu yanında ‘Milli Turkestan’ derneği çıkarmıştı. Sonra bu tür yayınlar çıkarmak için Türkiye ve Azerbaycan da çaba göstermişti. Fakat jeosiyasi durumlardan dolayı, daha doğrusu İran, Rusya ve Çin’in türklerin bütünleşmesini istememesinden dolayı tüm girişimler yarı yolda bırakılmıştır. Örneğin, 1925 yılı Bakü’de düzenlenmiş olan Sovyet türkleri kongresinde Ahmet Baytursınulı’nın tavsiyesi ile ortak bir alfabe hazırlamak, yeni terimleri geliştirici komisyon kurmak ve ortak bir gazete çıkarma konusunda karara varılmıştı. Amam bundan fazla geçmeden pantürkizmle mücadele çerçevesinde bu tür girişimler yasaklanarak en ünlü türk tanıyıcıları kurşuna dizilmek süretiyle ölüm cezasına çarptırıldı, Çağatay yazısı yok edildi.
Soviyet Sosyal Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) siyaseti türk halklarını bir birinden uzaklaştımaya yönelik olup kardeş halklara farklı isimler verilerek ayrı bir tanımlama verildi. Neticesinde daha dün bir birleriyle çok rahat anlaşan ve konuşan kardeşler tercüman aralığınsız anlaşayaman hale geldi. Diğerleri Türkler hakkındaki bilgilerden mahrum kaldı. Fakat Türkiyede Atatürk’ün ünlü türk reformundan sonra durum çok değişti. Türkler dünyadaki tüm türklerle ilgili bilgileri okul programlarına ekledi.
Tam bu sırada Soviyet Sosyal Cumhuriyetler Birliğindeki (SSCB) kazak öğrenciler tamamen tersine eğitildi. Onlar ‘zulüm osmanlı türkleri’ yok etmeye çalışan askerlerin kahramanlığına sevinçle şaşırarak, ‘eğlenceli – keyifli kaysaklardan’ ‘pis tatarlardan’, ‘yabani yakutlardan’ nerfert ederdi. Maalesef, bu tür davranış ve bakışlar, bugüne dek Rus dilli ve ‘sovyetlik’ türklerin bilincinde muhafaza edilmektedir.
Bugün sık sık olarak devlet başkanları tarafından görüşmeler yapılarak bütünleşme konusunda kararname ve kararlar alınarak ortaklaşa iş yerleri açmaktayız. Bunlar iyidir aslında. Ama ‘asıl faaliyet’ bu değil.
Şimdi bilgi asrıdır. Eski çağımızda Bismark’ın kendisi siyasetini geliştirmek için bilgi teknolojisini kullanmıştır, yani bugün de onun yardımı olmadan iş yapılamaz. Kağıt, kalem, radyo – TV yayını, bugünki çağımızın en kuvvetli silahlarıdır. İlk başta haber ve bilgi dağıtma aracı olarak gelişmiş olan medya, bugünlerde ideolojiyi sürdürmenin, bakış ile zihniyete etki etmenin, eğitmenin, en önemlisi olarak ta milli dünya görüşü yapmada eşsiz bir araç olmuştur. Dünyadaki en iri devlet ve ülkeler, boşuna medyaya oldukça büyük para ayırmamaktadır. Bazıların bile bu dala ayırdıkları yıllık bütçesi küçük bir devletlerin askeri hazinesine eşit olmaktadır.
Kim avucunu açtığında haber ve bilgi varsa, avucunu yumduğunda da dünya onda olacaktır. Türk diye yüce bir milletin bu kuralı kendi faydasına yaratacağı vakit gelmiştir. 1991 yılına kadar bağımsız Türk devleti – Türkiye Cumhuriyeti idi. Sovyet Sosyal Cumhuriyetler Birliği yıkıldıktan sonra ona 5 ülke eklendi: Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan. Ayrıca Türkiye haricinde başka hiçbir devletin tanımadığı Küzey Kıbrıs Cumhuriyeti de vardır. Bu ülkelerin içinde sadece Türkiyede medya bağımsız bir şekilde gelişmeye devam etti. Kendi deneyimlerimden biliyorum ki, Türk yayınlarını Asyalı gazeteden de, Avrupalı yayından da ayırtdetmek hiç te zor değildir. Çünkü kendine has bir özelliği vardır. Bugünki küreselleşme çağında bireyselleşebilme de sanattır. Sırası gelmişken söyleyeyim, İstanbuldaki merkezi gazetelerin tecrübesini kendimizin ‘Nur Astana’ gazetesine uyguladım. Yeni bir biçimde yayına çıkan ‘Nur Astana’ gazetesinin derecesi aniden büyümeye başladı. Konu derece değil tabi. Bu Türk halkları ararsındaki bütünleşmenin yeni bir verimli türüdür.
Eski Sovyetler cumhuriyetleri belli bir siyasi sebeplerden dolayı Rusyanın bilgi alanına bağımlı olarak kalmaktaydı. Herhangi bir makale, radyo ve TV yayınlarının altında rusya ideolojisi saklıydı. Özellikle, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan Rusyanın bilgi alanına tamamen bağımlıdır. Fakat Azerbaycan ile Türkmenistan’da durum farklıydı. Azerbaycan tarihsel yakınlığı ile Türkiyeye bakarak kendini ayarladı ise Türkmenistan’ın bilgi alanı başkalar için kapalıydı.
İlişki konusu
Özel bir eylem ve faaliyetlerin haricinde Türk medyaları arasında bilgi köprü yoktur. İlk başta kardeş ülkelerin görevini Türkiye kendi boynuna alacağını sanmıştık. Bu fikir ‘Zaman’ gazetesine Türk dilli ekleri finanse etme ile sınırlandı. Bugün bu gazete, Kazak, Kırgız, Azerbaycan ve Rusya türklerine dağıtılmaktadır. Fakat Özbekistan ile Türkmenistan’a geçirmek mümkün olmadı.
1990 yılın ortalarında Türk dilli konuşan gazetecilerin Birliğini kurmaya yönelik yapılan faaliyetler belli seberlerden dolayı durduruldu. Bununla ilgili sonra bahsederiz. 2009 yılın başından bu yana Türk dillerinde yayınlanmakta olan TRT-Avaz uydu TV kanalı açıldı. Kazakistan’da en iri Türk Haber Ajansların temsilcilikleri iş yapmaktadır. Ayrıca, Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan’da ‘Kazinforum’ ajansı yerel muhabirlerleri, Ankara’da ‘Habar’ TV kanalının temsilciliği vardır. Türkiye’de Azerbaycan medyaları serbest yayınlanır. Azerbaycan’da da aynısı. Örneğin, Türkiye’nin Samanyolu medya holdingine bağlı ‘Hazer’ TV kanalı yayınlanmaktadır Sadece Türkiye değil burada hiçbir medya türlerine engel yoktur. Özbek, Türkmen medya piyasası ise ‘Siz kendi halinize, biz kendi halimize’ pozisyonu tutmaktadır, ama Kırgız haber ve bilgi alanına dışarıdan ilgi yoktur. Mavi Kurt kuşaklarını ayırdetmeden herkese aynı hizmet gösteren ‘Zaman’ gazetesi haricinde herhangi bir diğer baskı yoktur. Kazakistan’daki ‘Türkistan’ adlı gazeteyi uluslararası seviyesine getirmeye çaba gösterilmişti. Fakat parasal sıkıntıdan dolayı bu fikir gerçekleşemedi.
Azerbaycan’da Türk medyaları çok iyi dağılmaktadır, ona talep te çoktur. Çünkü dil hemen hemen aynıdır. Fakat diğer Türk ülkelerinde Sovyetlik bilincin görüşleri saklı kalmıştır. Örneğin, Kazakistan’da 10 medya ajansı vardır, onların 5-i hangi yönünden olsa da Rusya ile alakalıdır. Derecesi en yüksek olan ‘İnterfaks - Kazakistan’ ajansı Moskovalı bir kurumun sadece bir temsilciliği sayılmaktadır. Bu yetmeyince de Kazakistan’da ‘Perviy kanalın’ (‘Birinci kanalın’) doğrudan kopyası vardır, birkaç TV kanalları Rusya’dan ara verici yolu yayın yapmaktadır, izleyicilerin sevgili kanalı olan ’31 kanalı’ Rusyalı ‘STS’ medyagrubu satın aldı. Baskıdaki durum da iyi değildir. ‘İzvestiye’, ‘Komsomolskaya pravda’, ‘Argumentı i faktı’, ‘Moskovskiy komsomolets’ vs. birçok Rusyalı gazetelerin bölgesel ekleri çıkarılmaktadır. Rusya tüm gazete ve dergileri Kazakistan topraklarında engelsiz dağılmaktadır.
Eğer kıyaslarsak, Türk gazetelerinden bizde ‘Kazakstan Zaman’ vardır ve ‘Cihan’, ‘Anadolu agency’ adlı sadece iki tane haber ve bilgi ajansın yerel muhabirleri iş yapmaktadır. Almatı’da türklerin sponsorluğu ile baskısı sınırlı olan ‘Türki alemi’ (‘Türki dünyası’) gazetesi yayınlanmaktadır. ‘Dialog Avrazia’ dergisinin Kazak türkçesindeki eki de bu gruba katılır. Bu kadardır.
Türk haber ve bilgi ajansları hızlılık ve kalite yönünden Rusya ajanslarından geride kalmamaktadır. Onlar piyasaya şiddetle girmezler, tüketicileri mecburlemezler, ama nedeni de belli onların seviyesi Rusyadan düşüktür. Bundan alacağımız sonuç, türk medyaları arasında hiçbir bütünleşme yapılmamaktadır. Bağımsız ülkelerde bile türk dünyası hakkındaki bilgilere olan basınç yüksektir, böylece Rusya, Çin, İran’daki türk halkları tamamen susamaktadır. Kardeş türk halklarının bilgi alışverişini Moskova kendi kontrol altında tutmaktadır. Örneğin, Kazakistan’ın ‘Nur medya’ holdingi ile Azerbaycan’ın ‘APA’ ajansı arasında doğrudan bilgi ve ortaklık ilişkileri ile ilgili yapılan muhtıra bazı nüfuzlu grupların temsilcilerinin kızgınlığına sebep oldu. Çünkü onlar eskiden emrinde olanları bilgi çemberinin sınırından çıkarırlarsa, toplumsal bilincin değişiceğini iyi bilmektedir.
Her bir ülkenin kendi ilgileri vardır. Türk dünyasının kamu bilgi alışverişi dalında kendi ilgileri vardır. Onu nasıl gerçekleştirebiliriz.
Ruslaştırma yerine türklük temelimize dönüş yapalım.
Son zamanlarda bu deyimi ruslaşmış kazakların çoğundan duyabilirsiniz. Dışarıdan olan etki ve güçlerden dolayı türki etnosunun ulusal huyu, zihniyeti yok edilebilirdi. Bizim liderlerimiz bütünleşme hakkında söz ettiklerinde haber ve bilgi dalına pek dikkat etmiyordur. Dört tane türk ülkelerinin başkanlarının imzaladıkalrı Nahçıvan Bildirisin çok dikkatlice okumazsanız Medya ilişkisi ile ilgili bilgi bulamazsınız, çünkü onunla ilgili çok az bahsedilmiştir. Türk ülkelerinin karşılıklı bağlantıları için kurulmuş olan en iri örgüt TÜRKSOY’un eylemleri yeterli kadar dağıtılıp propoganda edilmemektedir. Rusya’nın çok bölgelerindeki türkler bu tür örgütün olduğundan haberdar bile değildir. Yani bilgi alışverişi zayıftır.
Türk halklarının bilgi bütünleşme konusunu en önemli faailyetler seviyesine çıkarmak lazım. Bu işi çok hızlandırmamız lazım, zaten çok zaman kaybettik. Aşağıdaki faaliyetlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir:
1. İçinde bulunduğumuz yılda düzenlenmekte olan Türk dilli konuşan ülke başkanlarının zirve toplantısı sırasında Türk dilli medya forum organize etme, o forumda kardeş halkların medyaları arasındaki ilişki engellerini inceleyerek onları kaldırmanın yollarını gözden geçirmek, bilgi bütünleşmesini kalkındırma hakkındaki karar alma;
2. Türk dilli bütünleşmenin projesini, yöntem ve metotlarını hazırlayacak olan Türk dilli medya forumu organize edici grubu oluşturma;
3. Tüm baskı dillerinde Rus ve İngiliz dilleri dahilinde Türk dilli Medya portalı oluşturmak (kaynak merkezi on-line);
4. TV kanalları ve radyolara AzSat, KazSat-2 ve TurkSat-3 uyduları aracılığı ile Türki dillerinde haber dağıtmaya imkan sağlama veya ücretsiz dağıtım konusunda uluslararası seviyede çözüme kavulturma;
5. İstanbul’da Uluslararası Türki gazeteceliği okulunu kurma kararı alma;
6. Türk ülkeleri ve bölgelerinde iri iri temsilcilikleri olan TUR-İNFO uluslararası ajansı kurma;
7. Türk dilli medya forumu her yıl sırayla herbir Türk ülkelerinde düzenlemeyi yayınlama;
Böylece hiçbir ülkeye zarar vermeden bizim kamu bütünleşmesine zorluk yaratan engelleri yok edebiliriz. Örneğin, ortak bilgi alanını kurarsak, dillik farklılıklar da azalırdı. Medyadaki SÖZ – bu yazı dilidir, vakit geçe onu herkes anlamaya başlar. Bu ayrı ülkelerin girişimlerini tüm türk halklarına ulaştırma dilidir. Bu içimizdeki fikir ve düşünceleri, can acıtan sorunları, iç dünyamızdaki sevinçleri paylaşabileceğimiz dildir. Son olarak bu dil – kardeş ülkelerin dışarıdan birilerin aracılığı ile değil de doğrudan haberleşebilme dilidir.
Bu şekilde olursa orta asrda arab el yazarlarının yazdığı bu deyimin yenileneceği haktır: ‘Allah’a hamd olsun ki, Arab, Fars Vizansları ve Rusların yerinde son Söz Sahibi olacak Türklerdir’’
En önemlisi ileri gitmek ve Söz’ün zamandan da hızlı olduğunu unutmamaktır.
“TÜRK-MEDİA” Haber bütünleşmesi Türk Misyonu” Organizasyon Komitesi koordinatörü
Əsgər Umarov (Qazaxıstan)
Eski çağımızdan bize ulaşan Yüce Türk Hanları Bilge ile Bumın’ın taşlara oyarak yazdıkları Deyimler – en önceki medyanın bir çeşidi olarak tanınmaktadır. Onlar deyimi dinlemiş ve deyime saygı duymuşlardır. Eğer kendi deyimlerini taşa oyarak yazdılarsa, onların sonraki kuşağa ulaşacağını pek ümit etmişlerdir. İşbu deyimlerde Türklük yüceliği kaybetmeden halkın birliği ile tarihi bilinci korumak emanet edilmiştir. Fakat ünlü Hanların (Kağanların) ümit ettikleri beklentileri karşılanmadı. Türk süper etnosu gruplara ayrılarak bir birine yabancı halklara çevirildi. Aslında yalnız kalanı düşman alır derler, bunların da çoğu büyük imparatorluklara tabi durumda kaldı. Hanlık yıkıldıktan sonraki türklerin tarihi ise kardeş kabilelerin bir birine düşman olarak bir birini katletici meydan savaşları ile ihanetlere dolu oldu. Bunların çoğu bazı birilerinin kışkırtmaları sebebi ile yer almış kavgalardır. Timurlenk (‘Topal Timur’) ile Bayezid’in arasında olan kavga, Kazak ve Bukar hanlığı arasında ve Bulgar ile Hazar arasında dökülen kanlar facia değildir de nedir? Bu tür olaylar sayısızdır. Bunların hepsisin sebebi de ‘Böl ve yönet’ dolandırıcı siyaseti idi. İşbu siyasetin sahipleri yangını kızıştırınca kardeş türkler bir birinden uzaklaşmaya başladı. Sonunda 20.Asrda sadece bir tek bağımsız türk devleti kaldı. O da – Türkiye idi.
Bilge Han’ın (Kağan) dediği deyim tam gerçekleşti:
Ben mülkiyetinde bir ülkesi var devlet idim,
O devlet ile onun şan ve şerefi nerede şimdi?
Ben, Han hükümeden bir halk idim,
Fakat o halk nerede şimdi?
Ancak her zaman türkler arasında kardeşliği, uyumu, halkların birliğini düşünenler olmuştur. Ve o düşünürler geçen hayatı geri getirmenin mümkün olmadığı bilmiş ve sadece elden geleni tarihsel hatıraları yeniden dirilterek, görüşü değiştirerek, bilince ışık yerleştirmeyi amaç bilmiştir.
Sözün yenilenmesi
Kırımlı ilk profesyonel türki – gazeteci İsmail Gaspıralı sözün yüce olduğunu tanımıştır. Sadece sözle, önemli ve anlamlı Söz aracılığı ile türk süper etnos bilincini yenilemenin mümkün olduğunu anlamıştır. Onun «Dilde, işte, fikirde - birlik» denen yargısı, genel türk entegrasyonunun sloganına dönüştü. İ. Gaspıralı kendi fikirlerini söz şeklinde bırakmadı, onları yerine getirerek te ispatladı. O türklere ortak olarak ‘Tercüman’ (yada ‘Tercüme’) gazetesini yayına çıkardı. Çünkü sadece ortak bir bilgi, ortak bir bilgi alanı Türk halklarını birleştirerek bir bütünün parçaları olduklarını hissettirebilirdi. Gaspıralı hayatta iken arzularına ulaşamadı. Fakat o manevi yönden birleşmenin basit bir sözle değil büyük bir harfle başlayan Sözün yüceliği ile gerçekleşeceğini ispatlamıştır. Atalarımız, ‘iyi bir söz – ruhun gıdasıdır’ diye boşuna dememiştir.
Gaspıralı’nın takipçileri olanlar da yok değildir. Örneğin, Mustafa Şokay türk göçmenlerine yönelik ‘Yaş Türkestan’ derneğini çıkardı ve birkaç gazeteciler bir araya gelerek Türkistan lejyonu yanında ‘Milli Turkestan’ derneği çıkarmıştı. Sonra bu tür yayınlar çıkarmak için Türkiye ve Azerbaycan da çaba göstermişti. Fakat jeosiyasi durumlardan dolayı, daha doğrusu İran, Rusya ve Çin’in türklerin bütünleşmesini istememesinden dolayı tüm girişimler yarı yolda bırakılmıştır. Örneğin, 1925 yılı Bakü’de düzenlenmiş olan Sovyet türkleri kongresinde Ahmet Baytursınulı’nın tavsiyesi ile ortak bir alfabe hazırlamak, yeni terimleri geliştirici komisyon kurmak ve ortak bir gazete çıkarma konusunda karara varılmıştı. Amam bundan fazla geçmeden pantürkizmle mücadele çerçevesinde bu tür girişimler yasaklanarak en ünlü türk tanıyıcıları kurşuna dizilmek süretiyle ölüm cezasına çarptırıldı, Çağatay yazısı yok edildi.
Soviyet Sosyal Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) siyaseti türk halklarını bir birinden uzaklaştımaya yönelik olup kardeş halklara farklı isimler verilerek ayrı bir tanımlama verildi. Neticesinde daha dün bir birleriyle çok rahat anlaşan ve konuşan kardeşler tercüman aralığınsız anlaşayaman hale geldi. Diğerleri Türkler hakkındaki bilgilerden mahrum kaldı. Fakat Türkiyede Atatürk’ün ünlü türk reformundan sonra durum çok değişti. Türkler dünyadaki tüm türklerle ilgili bilgileri okul programlarına ekledi.
Tam bu sırada Soviyet Sosyal Cumhuriyetler Birliğindeki (SSCB) kazak öğrenciler tamamen tersine eğitildi. Onlar ‘zulüm osmanlı türkleri’ yok etmeye çalışan askerlerin kahramanlığına sevinçle şaşırarak, ‘eğlenceli – keyifli kaysaklardan’ ‘pis tatarlardan’, ‘yabani yakutlardan’ nerfert ederdi. Maalesef, bu tür davranış ve bakışlar, bugüne dek Rus dilli ve ‘sovyetlik’ türklerin bilincinde muhafaza edilmektedir.
Bugün sık sık olarak devlet başkanları tarafından görüşmeler yapılarak bütünleşme konusunda kararname ve kararlar alınarak ortaklaşa iş yerleri açmaktayız. Bunlar iyidir aslında. Ama ‘asıl faaliyet’ bu değil.
Şimdi bilgi asrıdır. Eski çağımızda Bismark’ın kendisi siyasetini geliştirmek için bilgi teknolojisini kullanmıştır, yani bugün de onun yardımı olmadan iş yapılamaz. Kağıt, kalem, radyo – TV yayını, bugünki çağımızın en kuvvetli silahlarıdır. İlk başta haber ve bilgi dağıtma aracı olarak gelişmiş olan medya, bugünlerde ideolojiyi sürdürmenin, bakış ile zihniyete etki etmenin, eğitmenin, en önemlisi olarak ta milli dünya görüşü yapmada eşsiz bir araç olmuştur. Dünyadaki en iri devlet ve ülkeler, boşuna medyaya oldukça büyük para ayırmamaktadır. Bazıların bile bu dala ayırdıkları yıllık bütçesi küçük bir devletlerin askeri hazinesine eşit olmaktadır.
Kim avucunu açtığında haber ve bilgi varsa, avucunu yumduğunda da dünya onda olacaktır. Türk diye yüce bir milletin bu kuralı kendi faydasına yaratacağı vakit gelmiştir. 1991 yılına kadar bağımsız Türk devleti – Türkiye Cumhuriyeti idi. Sovyet Sosyal Cumhuriyetler Birliği yıkıldıktan sonra ona 5 ülke eklendi: Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan. Ayrıca Türkiye haricinde başka hiçbir devletin tanımadığı Küzey Kıbrıs Cumhuriyeti de vardır. Bu ülkelerin içinde sadece Türkiyede medya bağımsız bir şekilde gelişmeye devam etti. Kendi deneyimlerimden biliyorum ki, Türk yayınlarını Asyalı gazeteden de, Avrupalı yayından da ayırtdetmek hiç te zor değildir. Çünkü kendine has bir özelliği vardır. Bugünki küreselleşme çağında bireyselleşebilme de sanattır. Sırası gelmişken söyleyeyim, İstanbuldaki merkezi gazetelerin tecrübesini kendimizin ‘Nur Astana’ gazetesine uyguladım. Yeni bir biçimde yayına çıkan ‘Nur Astana’ gazetesinin derecesi aniden büyümeye başladı. Konu derece değil tabi. Bu Türk halkları ararsındaki bütünleşmenin yeni bir verimli türüdür.
Eski Sovyetler cumhuriyetleri belli bir siyasi sebeplerden dolayı Rusyanın bilgi alanına bağımlı olarak kalmaktaydı. Herhangi bir makale, radyo ve TV yayınlarının altında rusya ideolojisi saklıydı. Özellikle, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan Rusyanın bilgi alanına tamamen bağımlıdır. Fakat Azerbaycan ile Türkmenistan’da durum farklıydı. Azerbaycan tarihsel yakınlığı ile Türkiyeye bakarak kendini ayarladı ise Türkmenistan’ın bilgi alanı başkalar için kapalıydı.
İlişki konusu
Özel bir eylem ve faaliyetlerin haricinde Türk medyaları arasında bilgi köprü yoktur. İlk başta kardeş ülkelerin görevini Türkiye kendi boynuna alacağını sanmıştık. Bu fikir ‘Zaman’ gazetesine Türk dilli ekleri finanse etme ile sınırlandı. Bugün bu gazete, Kazak, Kırgız, Azerbaycan ve Rusya türklerine dağıtılmaktadır. Fakat Özbekistan ile Türkmenistan’a geçirmek mümkün olmadı.
1990 yılın ortalarında Türk dilli konuşan gazetecilerin Birliğini kurmaya yönelik yapılan faaliyetler belli seberlerden dolayı durduruldu. Bununla ilgili sonra bahsederiz. 2009 yılın başından bu yana Türk dillerinde yayınlanmakta olan TRT-Avaz uydu TV kanalı açıldı. Kazakistan’da en iri Türk Haber Ajansların temsilcilikleri iş yapmaktadır. Ayrıca, Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan’da ‘Kazinforum’ ajansı yerel muhabirlerleri, Ankara’da ‘Habar’ TV kanalının temsilciliği vardır. Türkiye’de Azerbaycan medyaları serbest yayınlanır. Azerbaycan’da da aynısı. Örneğin, Türkiye’nin Samanyolu medya holdingine bağlı ‘Hazer’ TV kanalı yayınlanmaktadır Sadece Türkiye değil burada hiçbir medya türlerine engel yoktur. Özbek, Türkmen medya piyasası ise ‘Siz kendi halinize, biz kendi halimize’ pozisyonu tutmaktadır, ama Kırgız haber ve bilgi alanına dışarıdan ilgi yoktur. Mavi Kurt kuşaklarını ayırdetmeden herkese aynı hizmet gösteren ‘Zaman’ gazetesi haricinde herhangi bir diğer baskı yoktur. Kazakistan’daki ‘Türkistan’ adlı gazeteyi uluslararası seviyesine getirmeye çaba gösterilmişti. Fakat parasal sıkıntıdan dolayı bu fikir gerçekleşemedi.
Azerbaycan’da Türk medyaları çok iyi dağılmaktadır, ona talep te çoktur. Çünkü dil hemen hemen aynıdır. Fakat diğer Türk ülkelerinde Sovyetlik bilincin görüşleri saklı kalmıştır. Örneğin, Kazakistan’da 10 medya ajansı vardır, onların 5-i hangi yönünden olsa da Rusya ile alakalıdır. Derecesi en yüksek olan ‘İnterfaks - Kazakistan’ ajansı Moskovalı bir kurumun sadece bir temsilciliği sayılmaktadır. Bu yetmeyince de Kazakistan’da ‘Perviy kanalın’ (‘Birinci kanalın’) doğrudan kopyası vardır, birkaç TV kanalları Rusya’dan ara verici yolu yayın yapmaktadır, izleyicilerin sevgili kanalı olan ’31 kanalı’ Rusyalı ‘STS’ medyagrubu satın aldı. Baskıdaki durum da iyi değildir. ‘İzvestiye’, ‘Komsomolskaya pravda’, ‘Argumentı i faktı’, ‘Moskovskiy komsomolets’ vs. birçok Rusyalı gazetelerin bölgesel ekleri çıkarılmaktadır. Rusya tüm gazete ve dergileri Kazakistan topraklarında engelsiz dağılmaktadır.
Eğer kıyaslarsak, Türk gazetelerinden bizde ‘Kazakstan Zaman’ vardır ve ‘Cihan’, ‘Anadolu agency’ adlı sadece iki tane haber ve bilgi ajansın yerel muhabirleri iş yapmaktadır. Almatı’da türklerin sponsorluğu ile baskısı sınırlı olan ‘Türki alemi’ (‘Türki dünyası’) gazetesi yayınlanmaktadır. ‘Dialog Avrazia’ dergisinin Kazak türkçesindeki eki de bu gruba katılır. Bu kadardır.
Türk haber ve bilgi ajansları hızlılık ve kalite yönünden Rusya ajanslarından geride kalmamaktadır. Onlar piyasaya şiddetle girmezler, tüketicileri mecburlemezler, ama nedeni de belli onların seviyesi Rusyadan düşüktür. Bundan alacağımız sonuç, türk medyaları arasında hiçbir bütünleşme yapılmamaktadır. Bağımsız ülkelerde bile türk dünyası hakkındaki bilgilere olan basınç yüksektir, böylece Rusya, Çin, İran’daki türk halkları tamamen susamaktadır. Kardeş türk halklarının bilgi alışverişini Moskova kendi kontrol altında tutmaktadır. Örneğin, Kazakistan’ın ‘Nur medya’ holdingi ile Azerbaycan’ın ‘APA’ ajansı arasında doğrudan bilgi ve ortaklık ilişkileri ile ilgili yapılan muhtıra bazı nüfuzlu grupların temsilcilerinin kızgınlığına sebep oldu. Çünkü onlar eskiden emrinde olanları bilgi çemberinin sınırından çıkarırlarsa, toplumsal bilincin değişiceğini iyi bilmektedir.
Her bir ülkenin kendi ilgileri vardır. Türk dünyasının kamu bilgi alışverişi dalında kendi ilgileri vardır. Onu nasıl gerçekleştirebiliriz.
Ruslaştırma yerine türklük temelimize dönüş yapalım.
Son zamanlarda bu deyimi ruslaşmış kazakların çoğundan duyabilirsiniz. Dışarıdan olan etki ve güçlerden dolayı türki etnosunun ulusal huyu, zihniyeti yok edilebilirdi. Bizim liderlerimiz bütünleşme hakkında söz ettiklerinde haber ve bilgi dalına pek dikkat etmiyordur. Dört tane türk ülkelerinin başkanlarının imzaladıkalrı Nahçıvan Bildirisin çok dikkatlice okumazsanız Medya ilişkisi ile ilgili bilgi bulamazsınız, çünkü onunla ilgili çok az bahsedilmiştir. Türk ülkelerinin karşılıklı bağlantıları için kurulmuş olan en iri örgüt TÜRKSOY’un eylemleri yeterli kadar dağıtılıp propoganda edilmemektedir. Rusya’nın çok bölgelerindeki türkler bu tür örgütün olduğundan haberdar bile değildir. Yani bilgi alışverişi zayıftır.
Türk halklarının bilgi bütünleşme konusunu en önemli faailyetler seviyesine çıkarmak lazım. Bu işi çok hızlandırmamız lazım, zaten çok zaman kaybettik. Aşağıdaki faaliyetlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir:
1. İçinde bulunduğumuz yılda düzenlenmekte olan Türk dilli konuşan ülke başkanlarının zirve toplantısı sırasında Türk dilli medya forum organize etme, o forumda kardeş halkların medyaları arasındaki ilişki engellerini inceleyerek onları kaldırmanın yollarını gözden geçirmek, bilgi bütünleşmesini kalkındırma hakkındaki karar alma;
2. Türk dilli bütünleşmenin projesini, yöntem ve metotlarını hazırlayacak olan Türk dilli medya forumu organize edici grubu oluşturma;
3. Tüm baskı dillerinde Rus ve İngiliz dilleri dahilinde Türk dilli Medya portalı oluşturmak (kaynak merkezi on-line);
4. TV kanalları ve radyolara AzSat, KazSat-2 ve TurkSat-3 uyduları aracılığı ile Türki dillerinde haber dağıtmaya imkan sağlama veya ücretsiz dağıtım konusunda uluslararası seviyede çözüme kavulturma;
5. İstanbul’da Uluslararası Türki gazeteceliği okulunu kurma kararı alma;
6. Türk ülkeleri ve bölgelerinde iri iri temsilcilikleri olan TUR-İNFO uluslararası ajansı kurma;
7. Türk dilli medya forumu her yıl sırayla herbir Türk ülkelerinde düzenlemeyi yayınlama;
Böylece hiçbir ülkeye zarar vermeden bizim kamu bütünleşmesine zorluk yaratan engelleri yok edebiliriz. Örneğin, ortak bilgi alanını kurarsak, dillik farklılıklar da azalırdı. Medyadaki SÖZ – bu yazı dilidir, vakit geçe onu herkes anlamaya başlar. Bu ayrı ülkelerin girişimlerini tüm türk halklarına ulaştırma dilidir. Bu içimizdeki fikir ve düşünceleri, can acıtan sorunları, iç dünyamızdaki sevinçleri paylaşabileceğimiz dildir. Son olarak bu dil – kardeş ülkelerin dışarıdan birilerin aracılığı ile değil de doğrudan haberleşebilme dilidir.
Bu şekilde olursa orta asrda arab el yazarlarının yazdığı bu deyimin yenileneceği haktır: ‘Allah’a hamd olsun ki, Arab, Fars Vizansları ve Rusların yerinde son Söz Sahibi olacak Türklerdir’’
En önemlisi ileri gitmek ve Söz’ün zamandan da hızlı olduğunu unutmamaktır.
“TÜRK-MEDİA” Haber bütünleşmesi Türk Misyonu” Organizasyon Komitesi koordinatörü
Əsgər Umarov (Qazaxıstan)
1274